3 Haziran 2021 Perşembe

Ana Sayfa

 KARADENİZ GEZİSİ

18 Ağustos - 27 Ağustos 2003


10 Gün-3400 Km-700 Resim

Ankara-Amasya-Ordu-Rize-Rize-Uzungöl-Fatsa-Sinop-Cide-Safranbolu-İstanbul



   GERİ                                                                                                         İLERİ 








22 Mayıs 2021 Cumartesi

1.GÜN 18 Ağustos 2003 Pazartesi



Ankara-Boğazkale–Alacahöyük–Çorum-Amasya


Gezi öncesi geceyi Ankara'da annemin evinde geçirdik. Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra saat 8.00 sıralarında yola çıktık. Ankara çevre yolunu kuzeyden dolaşarak Kırıkkale yoluna girdik. Yol Çubuk Barajı'nın çok yakınından geçiyor. Kırıkkale son gördüğümden beri hiç gelişmemiş. Fakirlik her yerde göze çarpıyor. Belki de şehrin kenar mahallelerinden geçtik ve ondan etkilendik . Sungurlu fakir bir kasaba görünümünde. Önceki yıllarını bilenler görse , aradan geçen 50 yılda hiç bir şeyin değişmemiş olduğunu hemen fark eder. Boğazköy'e gitmek için ana yoldan ayrıldık. Boğazköy'e vardığımızda saat 11.00 sıraları idi. Müzeler pazartesi günleri hafta tatili yaptıkları için Boğazköy müzesinin de kapalı olacağından endişe ediyorduk. Ören yerlerini sürekli açık tutuyorlar. Ayrıca şehirdeki müze de açıktı. Biletimizi aldık ve Hattuşa (Boğazkale) tarihi kentine girdik. 1961-62 yıllarında lise öğrencisi iken kurduğum hayaller 40 yıl sonra gerçekleşiyordu.

Boğazkale - Hattuşa

Google Earth'den






Hattuşa gördüğüm antik kentlerin en büyüğü ve en eskisi. Girişte kurumaya bırakılmış tablete benzeyen nesneler dikkatimizi çekti. Sonradan şehrin aşağı girişindeki evlerin yeniden oluşturulduğunu ve onun için antik tarzda kerpiçler hazırlandığını öğrendik. Kent turuna Aşağı Tapınak'dan başladık. Rehberimiz Ahmet Bey ile orda tanıştık. Dönmekte olan başka bir guruba "Tabletli Oda"yı görüp görmediklerini soruyordu. Hiçbir şeyi kaçırmak istemediğimiz için Ahmet Bey'e sahip çıktık. Ahmet Bey  Boğazköy Müzesi'nin gece bekçisi imiş. Bizlere Fırtına ve Güneş Tanrıları'nın kült odalarını, tapınak depolarını ve tablet hazırlama işliğini gösterdi.

Aşağı Tapınak











Tapınak yapımında kullanılan taşlar şehrin bulunduğu bölgeden çıkarılmış. Bazalt olanlar dışardan getirilmiş olabilir. Büyük taşları çok güzel işlemişler ve kenetleyerek üst üste oturtmuşlar.Taşları birbirine bağlamak için ayrıca metal kenet de kullanmışlar.

Aslanlı Kapı

(internettten)













Şehir surlarını izleyerek "Aslanlı Kapı"'ya geldik. Kervanların girdiği bu kapı iki yanında aslanlardan oluşan bir kemer şeklinde yapılmış. Kapı ahşaptan yapılmış olup dayak demirinin girdiği taştaki oyuklar görünmekte. Kapının ancak bir araba geçecek kadar dar tutulduğu görülüyor. Kapıdan geçen arabaların iki yandaki taş yüzeylere sürtünmesi sonucu yiv şeklinde oyuklar oluşmuş.  Aslan figürleri ve hiyeroglifler ilgi çekici.

Daha sonra  şehrin güneyindeki "Sfenksli Kapı"yı görmeğe gittik.

Sfenksli Kapı



Burası engebeli bir arazi olmadığı için dolgu yapılarak oluşturulmuşDolgunun dış yüzlerine eğim verilerek kesik bir piramit görünümü verilmiş ve üzeri büyük taşlarla kaplanmış. Dolgunun orta yerinde giriş ve çıkışı sağlayan 75 m uzunluğunda bir dehliz bulunuyor. Dehliz, kemer şeklinde boşaltılmış alanda kum ve kumtaşı benzeri bir kalıp üzerine önce yan taşlar sonra tepedeki kilit taşı çakılarak hazırlanmış. Üstü toprakla doldurulduktan sonra oluşturulan kemerin içi boşaltılarak inşaa edilmiş. Bu dehliz askerler şehri savunurken huruç harekatı yaparak düşmanı vurmak için kullanılıyormuş. 3500 yıl önce bunları düşünen ve gerçekleştiren inşaat mühendislerin saygı ile anmak gerek. Aynı yıllarda Mısır'da da da piramitler yapılmaktadır.

Boğazkale adı, güneyden kuzeye doğru akan derenin oluşturduğu derin vadiden esinlenerek konulmuşturBu vadinin yamaçları batı ve güney surları dışında doğal bir koruma sağlamaktadır. Güney kuzey doğrultusunda bu yamaç boyunca şehre su getirilmiştir. Bu güzergah üzerinde şehrin iki yüksek tepesi arasında bir köprü veya su kemeri bulunmaktaydı. Şehrin doğusunda aynı  Aslanlı kapı gibi yapılmış ama aslan yerine bir kral figürü  bulunan "Kral Kapı" bulunuyor. Daha sonra Nişantepe'yi ve hiyerogliflerini gördük.

Tabletli B Odası 



Yeni bulunan "Tabletli B Odasını gördük. Hiyeroglifler çok güzel korunmuş. Güneş   ışığı uygun açıdan geldiği için güzel resimler çektik. Bu buluntu arkasından kazı başkanı o kadar sevinmiş ki, kurban olarak bir boğa kesmiş.



 Yazılıkaya




Yazılıkaya A Odası




            Yazılıkaya’da "12 Yeraltı Tanrısı"



Odanın sol tarafındaki tanrılar genellikle kısa etekli ve sivri başlıklıdır. Hepsi ucu yukarı dönük ayakkabı giyerler; yine tanrıların çoğu silah olarak orak biçimli ucu kıvrık kılıç ve omuzlarında bir topuz taşırlar. Odanın sağ tarafındaki tanrıçalar ise uzun pilili etek, ucu yukarı dönük ayakkabı giyip küpe takarlar. Tanrıçaların başlarında yüksek başlıklar vardır. Bireysel simge hemen hemen hiç yoktur


Yazılıkaya B Odası


Girişin sağ tarafındaki duvarda bir dizi Yeraltı Tanrısı kabartması bulunmaktadır: Gömlek, kemer, kısa etek ve ucu yukarı dönük ayakkabılı, birbirinin aynısı on iki tanrı figürü. Omuzlarında orak biçimli kılıç taşıyan figürlerin boynuzlu sivri başlıkları, onların tanrı olduğunu gösterir




Karşı duvardaki  bir kabartmada Tanrı Şarrumma Büyük Kral Tudhaliya'ya sarılarak ona kılavuzluk ediyor.


Alacahöyük






Yemeden içmeden saat 14.00 sıralarıi Alacahöyük’e vardık. Müze kapalı idi. Sfenksleri ve frizleri gördük. Burasının 300mx300m boyutlarında bir mezar alanı olduğu söylenebilir. Mezar odalarında ziynet ve süs eşyaları. Geyik Başları. Güneş Kursu ve benzeri eserler bulunmuş.


ÇORUM



Sonunda Çorum’a vardık. Saat Kulesi civarında park edip Ulu Camii ve etrafındaki çarşıları gezdik. Kuyumcu dükkanlarının çokluğuna şaştık. "Karanfilli Leblebici"den Çorum leblebisi aldık. Amasya’ya doğru yola çıktık.


AMASYA



Amasya’ya vardığımız zaman güneş batmak üzere idi. Hava kararmadan Yeşilırmak kıyısında bir tur attık. Restore edilmiş evler ve Yeşilırmak çok hoşumuza gitti. Sonra otel bulma telaşı başladı. "Büyük Amasya" otelinde kalmak istiyorduk ama internetten edindiğimiz  bütün bilgilere karşın otelin devamlı bakımda olduğunu, kalamıyacağımızı öğrendik. Umut’un yedekte olan otelinden başka çaremiz yoktu. "The Apple Palacea devlet hastahanesi yanından çıkacağımızı öğrendik. Hava da iyice karardı. Çok yükseklere çıktığımız için bulamadığımızı düşünürken, dağın tepesinde oteli bulduk. Önce in cin yok gibi geldi ama sonra buraya geldiğimize çok sevindikOtelin manzarası çok güzeldi. Tek sorunumuz odada iki alaturka tuvalete karşın bir alafranga tuvaleti olmayışı idi. Oda genişti ve Umut’un istediği gibi televizyon da vardı. Hatta lobinin karşısında bir internet odası bile bulunuyordu. Hemen yemeğe indik. Öğlen yemeği yemediğimiz için çorbaları çok iyi geldi. Birer bol patlıcanlı Tokat kebabı yedik. Her yerde olduğu gibi Umut’a sprite yerine fruko getiriyorlar. İstediğini içemiyeceğini anlayınca o da artık kola istemeye başladı. İçerde rus olduğunu tahmin ettiğim bir şantöz fransızca ve türkçe canlı müzik yapıyordu. Oturduğumuz yerden bütün Amasya, Kale Mezarları, evler ve Yeşilırmak aydınlatılmış olarak pırıl pırıl görünüyordu. Çok yorulduğumuz için güzel bir uyku çekmişiz.


Fotoğraflar Canon A70 digital fotoğraf makinası ile çekilmiştir. İnternet fotoğrafları ve Google Earth kullanılarak anlatım zenginleştirilmiştir.


   GERİ                                                                                                                       İLERİ 




18 Mayıs 2021 Salı

2.GÜN 19 Ağustos 2003 Salı




Amasya - Ordu
 

Sabah uyanınca nefis bir manzara ile karşılaştık. Kahvaltı da çok iyi idi. Otelden Amasya’ya inerken arada durup fotograf ve video çektik. Şule’nin Boğazkale videoları kazaya uğradı. O da Alacahöyük’den sonra epeyce video çekti. 

  





Hazeranlar Konağı

Amasya’ya inince önce Samsun’a Borabay gölü üzerinden nasıl gideceğimizi araştırdık. Taşova’ya varmadan Ladik yoluna ayrılırsak Borabay gölünü görüp Samsun’a devam edebileceğimizi öğrendik. Gerçekten de iyi bir yolmuş. Sonra Hazeranlar konağını gezdik. Kale’ye ve mezarlara çıkmayı gözümüz yemedi. 



Gökmedrese’ye gittik sonra da uzunca bir süre arayarak Burmalı Minareli Camii bulduk. Barada sokak aralarını da görmüş olduk. Bu iki yapı da Selçuklardan kalma







Borabay gölü gerçekten güzel. Tam öğle yemeğine yetiştik. Birer şiş kebap yedik ve çok beğendik. Bol resim çektik. Umut makineyi eliyle tutarak üçümüzün resmini çekmeyi de becerdi. 






Kolayca Samsun’a vardık. "Büyük Samsun Oteli"nin yanından geçtik. Çarşamba’da    bir arkadaşımızın  40 yıl önce oturduğu evi bulup resimlerini çektik. Ünye. Fatsa derken Perşembe’ye yaklaştık. Perşembe'ye varmadan önce devamlı virajlar ve yavaş giden kamyon trafiği bizi bezdirdi. Ordu "Belde Otel" hakkında iyi şeyler duyduğumuz için orada kalmayı düşünüyorduk. Gürcü plakalı Jeepler ve Mercedes'ler doldurmuş her tarafı. Bize ancak personelin kalabileceği bir oda verebildiler. Beğenmedik ama başka çare de bulamadık. Eşyalarımızı yerleştirdikten sonra yemeğe indik. Hiç beklenmiyecek bir şekilde havuz başında çalışkan ve gayretli bir garson bize masa hazırladı önce çorbalarımızı sonra etlerimizi getirdi. Karalahana çorbası beğendim.  Garson çocuğun bize gösterdiği ilgi  moralimizi düzeltti. Otel’de bir de her işe koşan orta yaşlı bir bellboy vardı.  Umut’un ek yatağını o getirdi ve düzenledi. Lobide masaları temizliyor camları siliyor her işe koşuyordu. Sanırsınız ki garson ve bellboy otelin sahipleri. Denize girme imkanı vardı. Otel bakımsız olsa da havuzu güzeldi.


   GERİ                                                                                                                       İLERİ 









17 Mayıs 2021 Pazartesi

3.Gün 20 Ağustos 2003 Çarşamba



Ordu - Rize



Sabah kahvaltısını yaptıktan sonra Ordu’ya hareket ettik. Bir park yeri bulup arabayı bıraktık. Çarşı içinde dolaştık. Sonra Boztepe’ye doğru yola çıktık. Yol üstünde bir konağı restore ederek oluşturulmuş olan Müze’yi gezdik. Bol resim çektik. Boztepe’den Ordu çok güzel görünüyor.

Ordu

Giresun


Giresun-Kale

Öğle sıraları  Giresun’a vardık. Giresun’da kaleye çıktık ve  pide yedik. Yollarda devamlı onarım çalışmaları vardı. "Rize Dedeman Otel"i yoldayken aradık. Yer varmış. Trabzon’u geçerek Rize yolunu tuttuk. Trabzon’u geçen yıl görmüştük. Maçka'daki "Sümela Manastırı"na da çıkmıştık. Onun için bu gezide programa almadık. Otele vardığımız zaman odamız henüz temizleniyordu. Güler yüzlü resepsiyon görevlisi Gülay hanım  bize çok yardımcı oldu. Bizi ağırlayıp birer kahve ikram ettiler. Odamıza yerleştikten sonra aşağıya havuza indik. Havuz çok güzeldi. Umut hemen yürüme bandına takıldı. Sonra da havuzda  yüzdü. Sıra geldi akşam yemeğine. Akşam yemeği açık büfeydi ama memnun kaldık. Galiba gene Kara Lahana çorbası içtim. Sütlaç yediğimi de  hatırlıyorum.







   GERİ                                                                                                                       İLERİ